6 Mayıs 2011 Cuma

Mayıs ayına yeni kararlar alarak girdim kendi adıma. Bunlardan biri de PEMBE GÜÇ'ü daha aktif, daha etkin, daha hareketli ve ulaşılır kılmak.

Elimden geldiğince düzenli bir şekilde yazmaya çalışacağım. Hatta beni yeni tanıyanlar için hikayemi en başından alacağım. Sizleri yeni ve en son gelişmelerden haberdar ederek "meme kanseri" hakkında bildiklerinizi, bilmediklerinizi yazıp anlatacağım.

Amacım kadınları, genç kızları "meme kanseri" hakkında bilinçlendirip bilgilendirirken aynı zamanda PEMBE GÜÇ DERNEĞİ çatısı altında toplanarak "gönüllülük" esaslarını anlatmak, öğretmek ve ihtiyaç halinde harekete geçmek için farkındalık yaratmak.

Bana olmaz demeyin; zira "kadın" olmak bu riski taşımak anlamına geliyor. O yüzden siz siz olun, kontrollerinizi ihmal etmeyin, bu konuda yapılan çalışmaları takip etmeye devam edin.

Bir de mümkünse hem kendiniz hem de bu toplumda size ve sizin desteğinize ihtiyaç duyabilecek birileri için harekete geçin, bu şekilde çalışanlara, gönüllülere destek verin. Hastalık sürecinde uzatacağınız bir el, edeceğiniz bir telefon, söyleyeceğiniz bir çift güzel söz, emin olun verilen o ilaçlar kadar etkili ve faydalı olacaktır hasta kişinin bünyesinde, buna inanın.

Şimdi sizleri taaa 5 yıl öncesine götürüyor, hikayemle başbaşa bırakıyorum.

Sağlık ve esenlik dolu güzel günlerde buluşabilmek dileği ile.

(Bu yazı daha önce Hürriyet Aile'de yer alan PEMBE GÜÇ köşesinde yayınlanmıştır.)

-------------------------------------
İLK KARŞILAŞMA


İlk karşılaşma karşı cinsler için heyecan, enerji, çekim dolu bir andır çoğu zaman. Etkileyicidir, unutulmaz, yıllar geçse de hatırlanır an be an; hele hele bir "aşk" sözkonusu ise....

Peki bu karşılaşma karşı cins ile değil de bir "kitle" ile olsa ne hissedersiniz?

Cevap veriyorum; korkudan eliniz ayağınız buz kesiyor, ayaklarınız tutmuyor, öylece kalakalıyorsunuz. Kendinizi kilitlediğiniz tuvaletin duvarları üzerinize üzerinize geliyor, haykırmak istiyorsunuz sesiniz çıkmıyor, kapıyı yumruklamak, birilerinin sizi oradan çekip almasını istiyorsunuz, elleriniz kalkmıyor.

Yataktan kalmadan çok kısa bir süre önce soldan sağa dönerken ince bir sızı hissediyorum sağ ğöğsümde. Rüyada mıyım, değil miyim bilmiyorum, canım acıyor. Dar atıyorum kendimi banyoya. Nedir bu acıyan şey acaba?

Ayna karşısında geceliğimi sıyırmış kendime bakıyorum. Gözle görülür bir şey yok! Acaba geceliğin düğmesi mi batmış ya da yaralamış, çizmiş diyorum, herhangi bir iz bulamıyorum.

Elle muayene başlıyorum. Acıyan nokta ile başlıyorum muayeneye.İşte orada! Yuvarlak, fındık kadar, sert gibi...

Senaryolar birbiri ardına diziliyor. Tanrı'm sen aklıma sahip çık! Çıkıyorum banyodan, istikamet salon.

Ev halkı henüz uykuda, ev sessiz. " Nedir bu, nedir, nedir?" diye söylenirken bir yandan da deli gibi yemek masasının etrafını turluyorum, farkında değilim.

"Hayırdır sabah sabah, spora mı başladın?" diyen kocamın sesi ile irkiliyorum. attığım bakış, neredeyse beyaza çalan soluk benzim, kocamı ürkütmüş olmalı ki, tekrarlıyor. " Ne oldu?"

"Sağ göğsüm acıyor, baktım sert bir şey geldi elime, ne ola ki?"

"Hemen yazdın yine değil mi, anladım ben, suratından belli!!"

"Yok, diyemiyorum, haklı."

"Dur, sakin ol lütfen! Hemen doktorunu ara, içini rahat tut, kötü olması ihtimali yok ki! Lütfen yapma böyle, hem daha yeni bitti emzirme olayı, süt birikmiştir. (Mehmet hep böyle zaten.... Pozitif, bardağın dolu tarafını gören, umut veren bir yüreği var! İyi ki de öyle, ilerleyen zamanlarda bu anlamda en büyük destekçim oluyor kocam benim.)

Jinekoloğumu arıyorum, derdimi anlatıyorum. Bugün musait zamanım yok maalesef, haftaya gel bakalım ama meraklanacak bir durum olduğunu düşünmüyorum, emzirmeyi henüz bıraktın, normaldir" diyor. Bu sözler içime su serpiyor, rahatlıyorum.

Doğru ne de olsa! Hem bizim ailede hiç "meme kanseri" vakası yok ki?

Yok sayıyorum kitleyi, acımı unutuyorum, belleğimin en zayıf noktasına, hatırlamamak üzere, en geri plana atıyorum varlığını ve bana hissettirdiği tüm olumsuz duyguları! Ne de olsa çok gencim değil mi?

Ama değilmiş...... Kapım çalınmış bir kere....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder